Welcome to Our Website

Mehmet Altan yazdı | Basın tarihi: Kürt meselesi çözülüyor mu?

Mehmet Altan*

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük bir kısmına şahit olmuş iseniz, güncel gelişmelerdeki umutlu ihtimalleri daha heyecansız izlemeyi öğreniyorsunuz. Umut dopinglerine kolayından kapılmıyorsunuz.

Nihayetinde yüz yıldır demokratikleşmeyi reddeden bir Cumhuriyet var… O nedenle de hiçbir temel sorununu çözemiyor. Bu yüzden güncel siyasal propagandanın salvoları artarken biz de gittikçe ağırlaşan bir yaşamın kölesi oluyoruz.

* * *

Yerel seçimlere 10 gün kala Kürt sorununun çözüm ihtimali etrafında yüksek bir umut enerjisi oluştu. 1 Nisan’dan sonra bu enerjinin nasıl ve nereye evrileceği daha netleşecek.

* * *

Temkinli ve tecrübeli bir Türkiye vatandaşı olarak 2007 yılında Kürt meselesinde neler oluyormuş diye baktım. 2007 yılında ülkeyi ve medyayı sarsan Dağlıca Baskını var. Yaşananları sanal ansiklopediden aktarayım:

21 Ekim 2007 tarihinde saat 00.20’de PKK‘nın, Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünde konuşlu Türk Silahlı Kuvvetleri Komando Taburuna karşı ağır silahlarla düzenlediği saldırıdır.            

Devlete yakın kaynaklara göre Kuzey Irak‘tan gelen yaklaşık 150 kişilik bir PKK grubu, sınıra 4 kilometre uzaklıkta olan Komando Taburuna ağır silahlarla saldırmıştır.

İlk iddialara göre 16 askerin öldüğü, 10 askerin de kayıp olduğu haberi gelse de sonradan, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 12 ölü ve 10 kayıp olarak açıklanmıştır.

Genelkurmay Başkanlığının açıklamasına göre çatışmanın ardından yapılan takip operasyonlarında 34 PKK militanı etkisiz hâle getirilmiştir.”

* * *

Sonrasını da Ekim 2007 gazetelerinin haberlerinden okuyalım:

Kaçırılan askerler 16 gün sonra terör örgütü tarafından serbest bırakıldılar. Serbest bırakılan 8 asker Diyarbakır ve Van’da istihbarat birimleri tarafından sorgulandıktan sonra askeri savcılık tarafından sorguya alındı.

Askerler çıkarıldığı Askeri Mahkeme’de askerlik disiplini zayıflatmak, emre itaatsizlikte ısrar ve yurt dışına firar suçlarından tutuklanarak askeri cezaevine gönderildiler.”

* * *

Dağlıca saldırısından sonra hükümet sınır ötesi operasyon için Meclis’ten tezkere kararı aldı.

Tezkere kararından sonra Başbakan Erdoğan 5 Kasım’da ABD’ye giderek Başkan Bush ile görüştü.

Görüşmede PKK terör örgütü ortak düşman olarak ifade edildi. ABD yönetimi Türkiye’ye istihbarat paylaşımı yapma kararı aldı.”

* * *

Türk Hava Kuvvetleri Kuzey Irak’taki PKK kamplarını bombaladı.

Irak’ın kuzeyindeki Zap, Avaşin, Hakurk bölgeleri ile derinlikteki Kandil Dağı’nın Irak tarafında kalan kesimlerinde tespit edilen terör örgütüne ait hedefler, 16 Aralık Türk Hava Kuvvetleri savaş uçaklarının saat 01.00’den itibaren uyguladığı geniş kapsamlı hava harekâtı, ardından da Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı uzun menzilli silahlarla vuruldu.

Bu saldırıdan sonra 22 Aralık’ta ikinci bir hava saldırısı yapıldı. F-16’larla PKK’lı teröristlerin gizlendikleri kampları ve mağaraları yok etti.

Operasyon sonrası Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre 175 yer bombalandı, yaklaşık 200 terörist etkisiz hale getirildiği açıklandı.”

* * *

2007 yılından bu yana 17 yıl geçti… 17 uzun yıl.

Dağlıca baskınının neredeyse aynısını yeniden yaşadık… Kuzey Irak’ta Pençe Kilit operasyonunda 22 Aralık 2023’de 12 askerin şehit edilmesinin ardından 12 Ocak 2024’de de 9 asker daha şehit edildi.

1 ayda 21 askerin şehit edilmesi üs bölgelerinde zaafiyet tartışmalarına yol açtı.

Ve Dağlıca sonrası “alınan önlemler” ile ilgili neler okuduysak neredeyse tıpa tıp aynılarını bu yıl yeniden okuduk.

* * *

Bugünlerde ABD’de Suriye ve Kürt sorunu ile ilgili tartışmalar var… ABD’nin Suriye’den çekilip çekilmemesi konuşuluyor.

Türkiye ile Irak arasındaki görüşmelerin ardından Irak’ta PKK konusunda tavır değişikliği söz konusu.

İç politikada “masaya oturma” etrafında enerjisi artan bir siyasi hareketlenme bulunuyor.

Farklı yorumlar, umut ile umutsuzluk arasında gidip gelen toplumsal bir salıncakta sallanıp duruyor.

* * *

Hep söylüyorum… Basın tarihi çok öğretici.

2007 yılı ile 2024 arasında yaşananlar açısından milim değişen bir şey yok. Benzer baskınlar, benzer ölümler, benzer tepkiler, benzer açıklamalar.

Niye hiçbir şey değişmiyor?

Çünkü gerçek bir hukuk devleti olmayı, demokratik cumhuriyete dönüşmeyi ısrarla reddediyoruz.

* * *

Evrensel hukuku ve demokratikleşmeyi inkâr eden Ankara ile sorunlar yıllardır çözülemiyor… Aynı acılar yaşanıp duruyor.

Tek umut, bu yük taşınamaz hale geldiği için yaşadığı sefalete daha fazla dayanamayan toplumun içinden doğacak demokrasi talebinde.

Sorunlar çözülecekse bu sayede çözülecek.

Yok eğer bu toplum kendi içinden böyle bir talep çıkaramazsa o zaman hep birlikte acıların içinde boğulup gideceğiz.


* P24’ten alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir